kıpırtısız oturuyordum. tuhaf bi uğultu vardı. çok uzun bir soluk gibi. ses odanın içinde dönüp duruyordu. hareket edersem bu anı sanki yok edecektim. istemedim.
bekleme salonunda yalnızdım.
gözüm sürekli pencerenin altındaki akvaryuma takılıyordu.
kendi kendime balıklar bana hiç canlı gibi gelmiyor, dedim. böcek bile daha canlı. balık pazarında dolaşırken, onları tezgahta uzanırken görünce de, ölü bir canlıymış hissi yaratmıyorlar. misal, dedim, oraya bir tavşan yatırsalar. pek hoşlanmadım. yüzüm göt koklamışa döndü… peki niçin? bunları sadece akvaryuma bakarken değil, gün içinde de düşünüyorum. vegan mı olacağım lan yoksa? aman allah esirgesin… nasıl olabilirim ki vegan? ete çok mu düşkünüm sanki? etsiz de ne yiyebilirim ki? 
anyway…
doğruldum…
bekleme salonunda yalnızdım.
akvaryumun yanına geldiğimde, içimde korkunç bir istek belirdi. bu isteğe engel olmak, beni daha tehlikeli biri yapacaktı. ben, dedim, çok tehlikeli biri olmamalıyım… elimi akvaryumun içine daldırdım. suyun içinde ağırlaşan elimi gezdirdim. çok komikti. bi ara su dirseğimi de ıslatınca irkildim.

bekleme salonunda yalnızdım fakat birden bir ses yankılandı.
bir kaşık yere düştü…
elimi akvaryumdan hızlıca çıkardım. sanki dirseğimi birinin ağzından sokup, ciğerini sökmüşüm de yakalanmışım gibi hissettim parmaklarımın ucundan damlarken su.
bi kaşığa baktım. bi de kadına… az evvel bacaklarını ve poposunu hayal ettiğim kadına.
o da bana bakıyordu. o da beni hayal etmiş midir?
anyway…
bu kez ben kaşığa bakıyordum.
bekleme salonunda yalnız da değildim artık.
aklıma çok eski bir an geldi. anlatsam, dinler miydi? elim de çok ıslak ama…
kaşığı yerde görünce, dedim, o anı anımsadım.
küçüktüm… saat çok geç olmuştu fakat annem müsaade ettiği için uyanıktım. bu saatte hala uyanık olduğum için şok içindeydim. televizyonda güzellik yarışması vardı. kadınların bacakları ne kadar uzundu. seksi gelmiyordu. seksi bir şey de anlatmıyorum. henüz uzvum böyle şeylere yükselmiyordu… şimdi ise, dedim… bilahare konuşuruz.
karnım acıkmıştı. annem, peynirli yumurta yapacak, diye heyecanlanmıştım.
birden bir ses yankılandı.
bir kaşık yere düştü…
yani annem kaşığı yere düşürdü.
oturma odasından mutfağı görebiliyordum. annem eğilip, kaşığı yerden aldı.
annemi izlemek, güzellik yarışmasını izlemekten daha keyifliydi. kıpırtısız oturuyordum.
yumurtamı bekliyordum.
kaşık düşünce yere, dedim, o anı hatırladım. 
boş gözlerle baktı kadın.
ez cümle, dedim:
”ne o kaşığın sesini, ne de o yumurtanın tadını unutmadım.”
kafasını incecik salladı. bana bakarak eğildi, ufacık oldu ve kaşığı yerden aldı.
arkasını dönüp de telaşlı telaşlı giderken, yine düşünmeden edemedim poposunu ve bacaklarını… 
parmaklarımın ucundan damlarken su, bekleme salonunda bir kez daha yalnızım…

Kategori: