“Allah Sabri Denler’in Yanındadır.”
Sen ilk kaçırdığım fırsat değilsin, böbürlenme 11E.
Kişisel hayatımda ben zaten fırsat kaçırmakla meşgulüm. Bütün bunları kaçırırkenki rahatlığım dillere pelesenk. Sabri Denler diye arat, tembelliğin robotik çizimi diye ben çıkarım, hey yavrum hey.
Yine de keşke yakalayabilseydim seni. Bugün belki hayatımın en güzel günü olacaktı. Çünkü özlem bugün bana börek getirecek. Aslında herkese getirecek ama ikram ilk alanındır. Herkesten önce gidebilsem çok güzel olacaktı. Belki kimse gelmeden önce biraz sohbet ederdik, belki de ben cinyıs bir şey diyecektim ilgisini çekerdim. İhtimal değil mi? Bence gayet ihtimal.
Ayın sonu olmasa taksi ile gitme gibi bir cesaret de gösterebilirdim gayet tabii. Ama beni Ferit’ten para isterken görmesini istemem. Malıyla hava atan adama borçlu kalmak istemek dünyanın en son ihtimalidir. Sürekli lafını yapar cibilliyetsiz.
Düşünsene Özlem’le mutfakta baş başayız, sıcak samimi bir ortam olmuş, tam bana “Akşam n’apıyosun?” diye soracak ben de önce bir iki çapkın bakış atıp sonra afilli bir şey söyleyeceğim. Sonra birbirimize hınzır bakışlar atacağız, paat! diye bu haysiyetsiz gelip “naaber evlatlık” diyecek.
Daha önce müdürün yanında demişliği var çünkü. Önce bu kıl herife borcumu ödemem lazım.
Mücadele gücümün tükenmeye yüz tuttuğu şu günlerde, sabır barajı da taşımak üzere. İşten eve, evden işe bir ömrüm var. Bana ne lazım oluyor ki borç istemek zorunda kalıyorum! Sırf hava cıva. Bir hafta yıllık izin kullandım, haybeye, sırf havalı görünmek için festivale gidiyorum dedim. Olmadık yerlerden gereksiz ilgiler gördüm. Özlem bile o gün ilk defa kafasını kaldırıp kim bu diye bakar gibi oldu. Oldu da ne oldu? Bir yere gittiğim, ettiğim yok. Bir hafta boyunca evde kös kös oturdum. Tatil bitti ve yine aynı döngü başladı. Üstelik geç kalarak başlayacaktı siz gelmeseydiniz.
Gidecek yerim, gelebilecek kimsem ve utanma duygum yok. Bir de haybeye borç aldık. Sırf özlemin dikkatini çekmek için… Tamam da kardeşim daha geçen hafta kendi demedi mi “Ay şöyle bir festivale akmak güzel olurdu.” diye? E niye öyle baktı ya o zaman?
***GEÇEN HAFTA – O GÜN, ÖZLEM ***
“Özlem… Adımı babam giderken koymuş… Belki de o yüzden… Amaan… İşte annemle bana daha iyi bir gelecek fasafisosu… Yalan! Gittiği gibi gitti işte. Geçen sene ölüsünü gönderdiler, almadım. Koca bir ömür ben sana hasret kaldıysam, sen de toprağa hasret kal!“
Üfff! Yine uyuz uyuz bakıyor, hayvan! Ahır kokulu canavar! Şeytan diyor bir tane patlat suratına… İki dakika fırsat verme! Amaan siz de… Kim olacak! Serap hanım! Müdürümüz! Roman yazma fikrimi duyduğundan beri eziyetleri bitmedi! Kıskanç karı! Menapozlu su aygırı! Ferit o an benimle ilgilendi ya kudurdu şıllık! Bana bakıp kafasını laptopa gömüyorsa kesin bana yazıyordur.
“Tahtadaki uyarıyı okuyabildin mi tatlım?”
Tatlın batsın!
“Hemen bakıyorum, kt.”
Tam seçemiyorum ki kahretsin! Ne saati yazıyor ya! Ya şu tahtanın önündeki aptal neden mal mal bana bakıyor!
“Ne yazıyor orada?”
O salak gülüyor mu bana? Ya mal ya! Eyvah! Ferit geliyor.
Ne de güzel yürüyor eşek herif… Baktıkça eritiyor içimi. Serap orospusu pis pis sırıttığına göre kesin bir şeytanlık yapmıştır. Ben de kartımı oynayayım bari!
“Ferit, baksana.”
Önüne atladım. Ürktü. Kaslı kolları gömleğinin içinden titredi, tedirgin oldu, kıyamam ona. Ofiste olmasak, neyse… “Efendim, Özlemcim?”
Cim deme lan! Öyle cim denir mi milletin içinde, hayvan… Hayvan… Kürek kemiğini ısıra ısıra kırarım senin, köpek… Cim deme öyle bir anda… Off…
“Ya şu tahtada ne yazıyor, görebiliyor musun? Gözlüğüm çizildi göremiyorum.”
Ne kadar bükebildiysem o kadar büktüm dudağımı, kaşımı düşürdüm, dil attım! Utanmasam eteğimi sıyırıp kucağına da atlarım ama kuyruğumu da dik tutarım!
Dudağını büktü… Şapşal… Ağzını yüzünü yumarım senin! Köpek oğlu köpek! Nasıl da tatlı!
“Şu salak Sabri çekilse, göreceğiz de. Off! Mal bu çocuk ya!”
“Mal o değil yiğidim!”
“Efendim?”
Ferit’le konuşurken ağzımın akan suyunu rüzgârla hüpletirken, zebani Serap yanımızda bitti, anın büyüsünü, üfleyerek bozdu.
“Gençler, hadi yerlerimize, hadi! Aylaklık etmek için maaş almıyorsunuz! Haydiii! Feritcim, sen bir bak bana! ”
Feritcim? Cim deme lan! Öyle cim denir mi milletin içinde benim yavruma! Kaltak! OFFF! Seni elimle yırtacağım, Serap orospusu!
Yerime geçerken, Ferit’in usul usul titreyen kalçalarına dikkat kesildim. Nasıl da yürüyor tavşanım!
Ben Ferit’in götü, Serap benim gözümü izliyor. Gözümü kaldırdığımda gözü ile tahtaya bak emrini yineledi! Şeytan!
Bir daha tahtaya bakmak için kalktım Sabri miydi neydi o salak yok. Mesai yazıyor, ne mesaisi ya!
Aaaaa! Senin Allah belanı versin be! Seni rezil rüsva kadın seni! Sırf çıkışta Ferit’le bir şey yapmayayım diye mesaiye bırakmış beni! Ahhhh!! Öyle öfkeliyim ki! Şuan bir yumrukta bu ofisin ortasında kara delik büyüklüğünde delik açabilirim! O gerizekalı Sabri salağı yüzünden erkenden görebilirdim! Ferit’e o kadar kur yapacağıma iki dakikada hemen söylerdim gelemeyeceğimi hatta bence bizi kıskandığından böyle yaptığını da… Keşke… OFFF… Pis pis gülüyor Serap orospusu! O Sabri salağı bana doğru yaklaşırken yeni yaptırdığım tırnaklarımla, suratına terkedilmiş bir köy çizme isteğimi bastırmak için kendimi hemen mutfağa attım!
*** GEÇEN HAFTA – O GÜN, SABRİ***
Ben ona doğru yaklaşırken, sanırım heyecandan ürkek bir edayla kalkıp mutfağa koştu ceylanım. Ürkek bir sincap gibi bebeğim. Utancından bana doğru bakamıyor.
Olsun.
O bana bakmasın. Ben onun baktığı yerde olurum. Mutfakta bile…
Stajyer kızlardan biri ile fısır fısır. Allah’ım nasıl da yakışıyor bu haller. Galiba benden bahsediyor. Ne diyor anlamıyorum ki. Keşke duyabilsem. Bu her boku tek başına yapabilen bir robot var, onun sesinden bir şey anlaşılmıyor ki. Güzel olur, dedi. Bakmak mı dedi akmak mı dedi? Ay şöyle bir dedi. Tamam… Ah canım ya. Bana bakıyor! Kesin benden bahsediyor! Şuan gelmez inşallah yanıma, heyecandan altıma işerim… Bir su içişi var, çöle düşersiniz! Su demişken, işedim de…
***GEÇEN HAFTA – O GÜN ÖZLEM, MUTFAKTA***
Allah’ım bu gerizekalı neden her yere geliyor ya! Resmen eceline susamış aptal, salak mı lan bu?
” Özlem abla, bir şey demedin?”
Keşke öyle irkilmeseydim. Benim irkilmemle, zavallı stajyer kızın da hıçkırması bir oldu. Neyse durumu toparladık sonradan. Bir şeyler mırıldandı ama “Yayın bitince Beste ile bakmak güzel olur.” dedim geçiştirdim. Zaten hep böyle yürür burada işler. Herkes her şeye yayından sonra bakıyor ve nedense hep Beste ile bakıyor.
*** GEÇEN HAFTA – O GÜN SABRİ, MUTFAKTAN ÇIKIYORKEN***
Işık hızıyla yerime dönmüştüm. Hırslı bir dedektif gibi duyduğum kelimeleri bir araya getirip, bir sürü gereksiz ofis post-itlerini müsveddeledim. Ortaya ilginç ilginç şeyler çıktı tabii. Benim için en akla yatkını kendini belli etmişti hemen:
“Ay şöyle bi festivale akmak güzel olur.”
Hemen internetten ilginç festivallere baktım. Ne sever sevmez hiç bilmem müzik konusunda. Çok ilginç bir karakterdir kendisi. Bir ara Müslüm Baba’nın hangimiz sevmedik şarkısına takmıştı. Serbest günde de üstünde metalci bir grubun tişörtü vardı… Emin olamadım ama -Yakın zamandan bir festival- olabilir bu sanki. Banka hesabı ve pantolon cebim arasındaki fark kocaman bir sıfırken nereye gidiyorum?
Bir iki başarısız kredi denemesinden sonra kendimi yine Ferit’in kucağında buldum. Şimdi sırada tek bir şey var. Genel müdürle konuşmak. Üniversitede az götünü toplamadım göt müdürün. Arkadaşına bir kıyak illa ki geçer. Özlem ve bana 3 gün izin vermesi lazım. Müdürü hallettikten sonra karşısında güçlü bir erkek gördüğünde tepkisini merak ediyorum. Belki bileniniz vardır, kadınlar güçlü erkeklerden etkilenirler. Güçlü erkek, evi de idare eder güveni verir. Bu ilk çağdan beri böyle. Ah canım sevgilim…. Evlilik işin en kolayı… Sen merak etme…
*** TÜM ZAMANLARIN FERİTİ***
Bu ay Sabri’ye verdiğim borç: 24.546,78 TL.
*** GEÇEN HAFTA – O GÜN ÖZLEM, MUTFAKTAN ÇIKIYORKEN ***
Gördünüz değil mi az önce, mutfakta katil oluyordum az kalsın! Elimdeki su bardağını nasıl kafasına atasım vardı! Şeytan Serap yazmış hemen “Nerdesin?” Ananın a… Tövbe tövbe ya! Bu kadın yüzünden bütün değerlerimi alt üst ettim ya…
” Tuvalete gittim Serap hanım. Kusura bakmayın.”
“Uzun sürdü gibi… Ben de ağlıyorsun sandım. 🙂 ”
Şunun bir suratına bakın ya! Nasıl da sırıtıyor! Kürekle dümdüz etmelik!
“Neden ağlayayım anlamadım? :)”
“Ne bileyim. Akşam sen mesai yaparken, biz de Ferit’le konsere gidicez diye üzüldün sandım. 🙂 ”
Gördünüz mü yazdığını! Sanırım yumruğu Serap’ın tam yüzünün ortasına patlatacağım!
*** GEÇEN HAFTANIN O GÜNÜ SONUNA DOĞRU MÜDÜR ***
“Sabri sen delirdin mi?”
Evet, eski arkadaşız. Yıllarca hem de… Sabri, geldiğinde gitmesini ama bir süre sonra gittiğinde de gelmesini isteyebileceğiniz türden arkadaş. Kendine has saçma sapan kuralları var, acayiplikleri var. Şimdi de benden… Hem kendi için hem de editörlerden biri için özel olarak 3 gün izin istiyor.
“Rüyadasın olum sen! Hâlâ farkında değilsin durumun!”
“Hayvan gibi istiyor lan o da beni. Sanane! Sen arkadaşlık görevini yap!”
” Bak Sabri! Çıldırtma beni ya! Olacak iş var olmayacak iş var!”
“Karın, Feride’yi bilmiyor di mi?”
“Sabriii!”
“Bence halledersin! Aile huzurundan önemli mi?”
Bunca yıllık arkadaşız. İlk defa böyle çirkin bir şantaj yapıyor bana! Ahhh salak adam ah! Özlem’in kullanıp attığı peçete bile olamazsın! Offf… Son günler de seni tanıyamıyorum Sabri!
*** ŞİMDİNİN SONU ***
Hikâyenin devamı biraz engebeli. İşte tahmin ettiğiniz üzere ben de sizinle birlikte ayıldım mevzuya. İşe geldik de… Şimdi size bunu neden mi anlattım? Bilmem. Siz duraktan geçerken gözlerimin içine o kadar güzel baktınız ki bende gayri ihtiyari anlattım işte. Ya da beni ofise bırakma nezaketi gösterdiğiniz için galiba borçlu hissettim kendimi size… Siz de beni kırmayıp dinlediniz. Aklı kendine fazla gelen insanlar gibi bir fikir yürütmediniz ne bileyim “yargılamadınız” sadece arabayı surdunuz, arada bir de kalbe zarar gülüşünüzle beni şereflendirdiniz. Ben inerken, “seni tanıdığıma memnun oldum Sabri, tekrar yapalım bunu.” deyip numaranızı benimle paylaşmanız da başka bir ihtimaller sirkinin kapı kolu. Sanki bu kez doğru zamanda, doğru yerdeydim. Neyse. Sağ olun, berbat olabilecek bir günü güzelleştirmiştiniz…
Ofise girdiğimde herkes gülüyor, neşeli. Kimisinin yüzünde şaşkınlık, kiminde heyecan vardı. Neden herkes bir Ferit’i, bir Özlem’i öpüyor? Neden ikisini tebrik ediyorlar? Serap Hanım’ın masası neden boş? Neden masamda düğün davetiyesi var?
Ah.