Genelkurmay Başkanlığı’na Özür dilerim. Seni oyalayıp durduğumun farkındayım. Fikirlerim, duygularım her gün değişiyor. Ama bil ki hep aklımdasın. Emin ol ben de sana net konuşabilmek isterdim ama bir günüm bir günümü tutmuyor. Hayatım çok karışık ve senin hep orada olman,…
Gözümü açtığımda nispeten boş vagonda sessizliği vurdumduymazca katledip avazı çıktığı kadar bağıran kişi; takribi altmış yaşlarında, bıyıkları sararmış, kaşları çatık, üstünde uzun kahverengi pardösü, pardösünün sol üst cebinde kurumuş karanfil, kafasında çevresi soyulmuş siyah dedektif şapkası, yüzündeki çizgiler izohips haritasını…
Darifius etrafına topladı milleti.Anadolu’nun gelişememekte olan bir şehrinin, mahalle kahvesinde. Kentsel dönüşüme girmiş ama “neden be abi” dönüşememiş bir mahallesinde. Darifius : Öncelikle… Bazı duyumlar alıyorum, Kadıköy’de bazı insanlar (kadın, erkek, lgbtqia+ fark etmeksizin diye ekledi) gönüllerine artık “satılık” değil “kiralık”…
Hakiki diyardan bir derviş,Ben otururken parkta,Birden düştü sağ yanıma. Elinde bir kitap,Kalın mı kalın, “Al” dedi “Evlat!”Hakikat burada! Hava güllük gülistanlık,Kuşlar uçuyor,Çocuklar koşuyor,Adeta, Fransız yeni dalga. Niyet ettim o an, açtım kitabı,Ben içimden tam A demeye kalmadan, Aman Yarabbi bu…
15 Haziran Cumartesi sabah 07:30. Güzelim uykumdan, beni yataktan mancınıkla fırlatan bir ses ile uyandım. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir yandan da uyku sersemliğinden olsa gerek “herhalde öldüm bunun şokunu yaşıyorum” dedim. Eğer öyleyse hiç yeri ve zamanı değil. Jennifer…
“Afrika’dan gelen aşırı sıcak hava dalgası, tüm dünyada hayatı durma noktasına getirdi…” Eyvah! Ziya Parlak’ın, iki yüz kırk yıldır damarlarında ılık ılık devr-i daim eden kan, bu haberle birlikte buz kesti. İki buçuk asra yaklaşan efsanevi hayatında türlü badireler atlatmış,…
Halıları siyaha boyayıpÜstüne yıldızlar çizipGöğü yerle bir edesim varBütün filmlere bilet alıpGitmeyesim var Birine bileVerdiğim tüm sözleri Tutmayıp bırakasım var Bundan böyleBir daha aynalara bakmayıpİsmimi unutasım varBütün eteklerimi eksiltesimYaslarımı duvarlara süresimEleğimi asasım var yarınaŞehirleri öpmekHevesleri yakmakKendimi kendime Emanet etmek istiyorum
“kendine yetmeyi öğren.kimseye ihtiyacın yok.” Kadıköy’ün ünlü fitness centerlarından birinde Selim içinden bunu geçirdi 80 kg bench press basarken. Bi de içinden şunu da düşündü: “benden önceki lavuk nasıl 120 kg bastı aq” Kendisinden önceki adamın eski sevgilisinin onu aldattığı…
“Üç deyince koşacağız!” dedi. Başını bizi gizleyen köşe başından gürültülü sokağa çevirdi ve bana bakmadan, bana hiç bakmadan elimi sıkıca tuttu. Üç deyince koşacakmışız. Ne diye koşuyorum seninle? Niye sen “üç” diyorsun? Sokaktan sesler yükseldi, insanlar yükseldi, kaldırım taşları yükseldi….
31 bitiyor. 32 başlarına doğru ilerlediğim şu kısa ve dar süreçte kendimi ifade etmekte eskisine nazaran daha da zorlandığımı fark ediyorum. Evet, yaş bir sayı buna hâlâ inanıyorum (da) bu tükenmişlik saçmalığı neden? Onu bilmiyorum. Modern zamanın bize hep tersinden…
Hayalimdeki mesleği seçmedim. Üniversite sınavından önce ishal oldum, sınavda sıçtım. Puanım grafik tasarıma yetiyordu. Hem de sadece özele. Bu E5’e yakın, apartman üniversitelerden biri. Ama yüzde yirmi beş hoşgeldin bursu var. İhtiyar, “canın sağolsun” dedi, kaydoldum. Sağolsun kalan yüzde yetmiş…
İşler hem yolunda gidiyordu hem de gittikçe sarpa sarıyordu. Böyle bir şey nasıl oluyordu, benim de aklım almıyordu. Tek bildiğim iki işte çalışıyordum, bir oyunun yapımıyla uğraşıyordum ve bu esnada bireysel olarak da bir hayatım olsun diye uğraşıyordum. Ama olmuyordu,…
kıpırtısız oturuyordum. tuhaf bi uğultu vardı. çok uzun bir soluk gibi. ses odanın içinde dönüp duruyordu. hareket edersem bu anı sanki yok edecektim. istemedim.bekleme salonunda yalnızdım.gözüm sürekli pencerenin altındaki akvaryuma takılıyordu.kendi kendime balıklar bana hiç canlı gibi gelmiyor, dedim. böcek…
Yirmi yıllık berberimden vazgeçme sebeplerinden biri de elleriydi. Ellerindeki sigara kokusu…Bu olmasa bile ellerinde iş bilir bir hal yoktu. Bunu yeni fark ediyordum. O iş bilmez hali herkes hemencecik anlayabilir. Maharetli eller kendini hemen gösterir çünkü. İnsan görür, anlar o…
Milyonları kırım kırım kıran bir salgın, kıtır kıtır kıyan bir savaş, inim inim inleten bir afet olmadı. Her şey yavaş yavaş başladı ve kimse farkına varmadı. Soğuk suyun içine atılan bir kurbağanın ağır ağır ısıtılırken komik kurbağa videolarına kıkırdaması gibi…